9 Ocak 2011 Pazar

SAMİ SELÇUK NASIL BİR ADAM?

Zor adam.. Kompleksli... Yıllardan beri yargı bağımsızlığı ile ilgili söyledikleri nedeniyle değil..

Cuma günü TBMM mesaisindeydim. Grup toplantısı, genel kurul, komisyon.. Hiç bir şey yoktu. Belki bir kaç milletvekili gelir diye bekliyordum. Telefonum çaldı. Arayan haber müdürümdü. Selahattin Bostan. Kendi yakınlarının deyişiyle Selo, bizim ifade şeklimizle Selahattin Abi. "Anıl, canlı yayın aracınla Sami Selçuk'un evine geçiyorsun" dedi. Yargıtay ve hükümet arasında karşılıklı açıklamalar vardı. Yorum alacaktık.

Yargıtay Onursal Başkanı olan Sami Selçuk'u aradım, evinin adresini aldım. Çokı sıcak bir ses tonu olduğunu söyleyemeyeceğim. "Geçen gün başka arkadaşlar da geldi, yayın yaptılar, sonra akrabalarım aradı" dedi.. "İlk defa çıkmıyorsun ki televizyona, ne bu heyecan" demedim, zaten Sami Bey'in derdi başkaymış. "Hasta gibi görmüşler beni.. Makyaj yapmadıkları için.." dedi. Bir kaç saniye tepki vermedim. "Makyaj malzememiz yok ama" dedim. "O zaman çıkmam" dedi Yargıtay Onursal Başkanı da..

Araçta makyaj malzemesi yoktu. Büroya uğradık. Selahattin Abi, malzemeyi al öyle git, dedi. Ama, bürodaki kadrolu makyajcıyı almamı söylemedi. Benim de aklıma gelmedi. Sabah Çankaya Köşkü'nden, öğle saatlerinde ise TBMM'den yayın yapmış bir muhabir olarak pudra, bez ve önlük aldım ve Selçuk'un evine gittim.

Sami Selçuk asabi bir tavra sahipti. Hemen makyaj malzemesini sordu. "Hazır efendim" dedim. Hazırdı. Ben de yeni görevime hazırdım. Beyefendiyi koltuğuna oturttum,kendisi gazetesini okurken önlüğünü serdim ve biraz pudra sürdüm. Hiç bir fark olmamıştı aslında. Ama o memnundu. Kalktı aynaya baktı ve tatmin olmuş bir ifadeyle kamera karşısındaki yerine oturdu. Yayın başladıktan sonra da benim yani makyajcısının sorularını yanıtladı.

Mesleğime yeni bir ufuk kazandırmıştım, mutluydum. Kendisiyle bir daha hiç bir görevde karşılaşmamayı dileyerek, sahte bir gülümsemeyle olay yerinde ayrıldım.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder