3 Şubat 2011 Perşembe

DİSK VE KESK TORBA YASA'YA KARŞI

Gaz sıktıkları zaman yaşanan his tam olarak şöyle: Gözlerin yanıyor, sonra her tarafın yanıyor, nefes alamıyorsun... Daha kötüsü yardım istemek için etrafına bakınıyorsun yaşlı gözlerle ama herkes aynı durumda. Korku filmi gibi de diyebiliriz. Bir de gözümden yaşlar geldiği bir anda ve peşimden polisler geliyorken bir kırtasiyenin içinde bir grup gazeteci gördüm. Kapıyı kapatmış dışarıyı izliyorlardı camdan. Kapı kilitliydi. Onlar da açamadılar. Bir an sinematografik bir görüntü oluştu. Kapının önünde soluduğum gazdan dolayı mutasyona uğrayacaktım, arkadaşlarım da camın arkasından kendilerini kurtarmış olmanın rahatlığıyla beni izleyecekti. Olmadı, dükkan sahibi kapının kilidini açtı.

Son yıllarda ilk defa böyle kalabalık bir eylem gördüm. Ankara'daki ilk cumhuriyet mitingi hala zirvede duruyor benim açımdan. Ama konfederasyonların düzenledikleri bakımından bu çok farklıydı. Katılım inanılmazdı. Bir ara ucu gözükmüyordu kortejin. Ama biraz polis korkusu, biraz da soğuğun etkisi kalabalığın azalmasına neden oldu.

Sloganlar hükümet aleyhindeydi tabii. CHP'li milletvekilleri gelmişti ama bir siyasi parti yürüyüşü de değildi yaşanan. Tamamen sol sendikaların örgütlenmesiyle oluşan bir yürüyüştü. CHP'li Çetn Soysal ise yine bir gereksizlk abidesi olarak dikkat çekti.

Dikkatimi çeken noktalardan biri etraftaki esnafın tepkileriydi. Polislerin barikat kurduğu noktadaki pastane son sürat satışa devam etti gaz sıkılana kadar. Hatta gazın etkisini azaltmak için kullanılan limonun da oradan fahiş fiyata satıldığı konusunda şüphelerim var. Limon dedim de, hepimiz gibi gaz yiyen Haberturk muhabiri Alican Türkoğlu bir ara o kadar çok limon sıkmıştı ki yüzüne, limonata kıvamına gelmişti.

Bir de göstericiler ve gazeteciler ile beraber gazdan etkilenen esnaf örneği vardı. Kapısını kapatıp, kepengini indirmek varken dükkanın önünde kıpkırmızı gözlerle kusan eczane çalışanını anlamakta güçlük çektim.

TV8 muhabiri adını bilmediğim çocuğu bir ara fenalaşmış halde yerde gördüm.Yanına çömeldim. Ben de kötü durumdaydım. Sonra aklıma geldi, telefonum kargaşa başladığında Aylin'in elindeydi. O an için telefonum yoktu ve büroyla bağlantı kurmam gerekiyordu. Acaba TV8 muhabiri yarı baygınken alsa mıydım? Almadım. Serhat Dal'ı gördüm. Onun ikinci telefonuna kısa süreliğine el koydum.

Kolej Meydanı'nda eylemcilerin kurdukları barikatlar ise tüyler ürperticiyidi. O kadar mazlemeyi ne ara buldular, ne ara yolu kapattılar, anlayamadım. Attıkları taşlar ise polisin sıktığı gazdan daha tehlikeliydi. Dolayısıyla polisin arkasında durup taş yemek yerine eylemcilerin arasında yer alıp gaza matuz kalmayı tercih ettim.

Çıkan kısmın özeti: Bu ülkede eylemi DİSK veya KESK yapar. Türk İş hikayedir.

Şimdi de OSTİM'deki patlamaya dönüyoruz...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder